Düğünde Takılan Takılar Boşanırken Kimin

Aile kurmak, toplumun devamlılığı için gerekli olan temel bir faktördür. İnsan yapısı gereği yalnız yaşayamazken eski çağlardan bu yana kendisine, toplumu oluşturan yapılar kurmuştur. Birey aile kurarken, çevresinden aldığı dayanışma ile gönül bağı kurduğu insanla bir emek, çaba karşılığında nişan, düğün töreni yapar. Sadece çevre değil aynı zamanda hukuk normları da kurulan bu yapıları korumak için yardımcı olur. Çünkü hukuk, yaşanılan çağa ayak uydurmalıdır.


Bin bir zahmetle yapılan düğünler ne kadar eğlenceli olsa da arka planda hukuki uyuşmazlıklar yaşanabilir. Bir ömür boyu evet derken çiftlere destek olmak için takılan takılarla ilgili oluşabilecek uyuşmazlıklara hukuk nasıl yön verir? İşte merak edilenler ve cevapları…


DÜĞÜNDE TAKILAN TAKI VE PARALAR KADINA MI AİTTİR?


Hukuken ziynet eşyası denilen düğün takılarının kime ait olduğu kimi zaman sorun haline gelebilir. Hukuken bu sorun çözülebilse, hatta Yargıtay tarafından bu duruma açıklık getirilse de uygulamada farklı durumlar ortaya çıkabilir.


Düğünde takılan altın ve paralar bağış niteliğindedir ve kadının mülkiyetine geçmiş olduğu kabul edilir. Yani kendisine takıldığı andan itibaren takılar artık kadının malıdır. Toplum normlarına göre evin ihtiyacını karşılamak kocanın yükümlülüğü sayılır. Bunun içindir ki kocanın altınları ailenin gereksinmeleri için harcamış olması, altınların bedelini ödeme yükümlüğünden kurtarmaz; koca yine de eşinin izni olmadan ona takılan altınları alıp kullanamaz! Kadının ziynet eşyalarını rızası ile ortak giderler için harcanmak üzere verdiğinin ispatlanması halinde erkeğin ziynet eşyalarının bedelini iade etme yükümlülüğü ortadan kalkar. Yani bu durumda kadının rızası ve onayı aranmaktadır. Daha önceleri aile mahkemelerinde, boşanma aşamasında açılan “ziynet eşyaları ve takı paralarının iadesi” davalarında, "takı kime takılmışsa onundur. Kocaya takılmışsa, kocanındır" şeklinde kararlar çıkıyordu. Ayrıca Yargıtay’ın eski kararında, erkeğe takılan takılar erkeğin "kişisel malı", kadına takılanlar da kadının "kişisel malı" sayılıyordu. Ancak bu, günümüzde değişti ve Yargıtay, düğünde takılan takıların geline ait olduğuna karar verdi. Aksine bir anlaşma ya da yöreye özgü farklı bir gelenek, örf-adet yoksa ziynetler de takılan paralar da kadına aittir. Kişilerin istemi dışında takılarının elinden alınmasıyla uğradığı mağduriyet durumunda, takıların ve paraların iadesi istenebilir.


DÜĞÜNDE TAKILAN TAKILARIN İADESİ NASIL İSTENİR?


Kadına ait ziynet eşyaları konusunda iki tür istisna getirilmiştir. Kanuna göre, kadın rıza verirse bir daha hiç iadesi istenmeyecek şekilde düğündeki ziynet eşyaları kocaya verilebilir. Bir diğer istisna ise kadının rızası ve onayı ile ziynet eşyalarının bozdurulup evin veya kurulan yeni yaşamın müşterek ihtiyaçları için harcanmasıdır. Şayet koca müşterek evin tadilat masrafları, düğün veya beyaz eşya masraflarına harcama yaptığını ispatlarsa, ziynet eşyalarını iade etmek zorunda değildir. Bu hususun ispatlanması zor ama imkansız değildir; genelde tanıkla ispatlanır. Dava açıldığı zaman delil listesinde gösterilen tanıklar akraba olsun veya olmasın, doğruyu söyleyip maddi gerçeği aydınlattığı sürece etkili olabilirler. İade davası açılmadan önce şu husus dikkate alınmalıdır: Türk Medeni Kanunu’nda, kural olarak edinilmiş mal rejimi esas alınmış olsa da anılan Kanun’un 220. maddesinde “ziynet eşyaları kişisel mal olarak” kabul edilmiştir. Kişisel mal tanımına girenler şunlardır: • Eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına yarayan eşya, • Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait olan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri, • Manevî tazminat alacakları, • Kişisel mal yerine geçen değerler gibi mal rejiminin başlangıcında, yani evlilik başlangıcında eşlerden birine verilen, bağışlanan ziynet eşyaları… Ziynet eşyalarının sahibi olan eş boşanma sonrası mal tasfiyesinde malların iadesinde ziynet eşyaları yani düğün takıları konusunu gündeme getirebileceği gibi tasfiye davasının öncesinde ve dışında başka bir dava ile de ziynet eşyalarının iadesini sağlayabilir. Çünkü düğünde takılan takılar kişisel eşyaya girmektedir. Evlilik içinde alınan altın, takı veya başkaca değerli eşyalar için de aynısı söz konusudur. Ziynet eşyaları davası açarken ziynet eşyalarının aynen iadesi, bu mümkün değilse bedelinin ödenmesi talebinde bulunulmalıdır. Düğün takıları iadesi davasını incelemeye görevli ve yetkili mahkeme; davalının yerleşim yerinde bulunan Aile Mahkemesidir. Dava ziynet eşyalarının rızası dışında elinden alındığını iddia eden taraf tarafından diğer eşe karşı açılır. Ziynet eşyalarına ilişkin davada, ziynet eşyalarının mülkiyetinin tespit edilmesi durumunda bu husus “ayni mülkiyet hakkına” ilişkin olup, zamanaşımına tabi değildir fakat istem ziynet eşyalarının tazminine ilişkin ise Türk Borçlar Kanunu uyarınca 10 yıllık zamanaşımı dikkate alınır. Ayrıca evlilik süresince eşlerin birbirinden olan alacakları için zamanaşımı süresi işlemeye başlamayacağından, 10 yıllık sürenin tayini bu bilgi üzerinden yapılmalıdır. TAKILAN TAKI İADESİ SADECE


DÜĞÜNDE Mİ İSTENİR?


Nişanlanma durumunda da takıların iadesi istenebilir; hatta bu iadeyi sadece taraflar değil, nişana katılan aile bireyleri veya yakınlar da isteyebilir. Medeni Kanun böyle bir hukuki korumayı sadece taraflara vermemiş aynı zamanda nişana katılan yakınların da nişanın bozulması durumunda hakları olduğunu belirtmiştir. Medeni Kanun 122. Maddesine göre; eğer nişanlılık evlenme dışındaki bir sebeple sona ererse, nişanlıların birbirlerine veya ana-babanın ya da onlar gibi davrananların, diğer nişanlıya vermiş oldukları alışılmışın dışındaki hediyeler, verenler tarafından geri istenebilir. Ancak ana veya babanın ya da onlar gibi davrananların taktıkları takı veya altınların iadesini isteyebilmesi için bazı şartlar vardır. Kanuna göre bu şartlar şunlardır:


• Verilen hediyeler nişanlılık dolayısıyla verilmiş olmalıdır.

• Geri istenecek olan hediyelerin veya takıların olağandışı olması gerekir. Örneğin amcası yeğenine nişan hediyesi olarak yazlığını vermiştir. Çünkü olağandışı demek ufak bir takı demek değildir. Büyük bir değeri olan bir hediyenin verilmesidir. Hediye karşı tarafa verildiği için mülkiyeti de karşı tarafa geçer. Yani amca yeğenine yazlık gayrimenkul vermişse yeğeninden geri isteyebilir ancak yeğeni başka bir 3. kişiye yazlık evi devrederse bunu isteyemez çünkü “tapuya güven ilkesi” vardır. Bu sebeple de özet olarak hediyelerin, takılan takıların iadesi için olağandışı bir durum olması gerekir.

• Nişanlılık bitmiş olmalı yani evlilik dışında bir sebeple sona ermelidir.

• Takıların ve hediyelerin geri iadesini isteme hakkına sahip; nişanlılar, anne ve babaları ya da anne ve baba gibi hareket eden kişilerdir. Bu kişiler anne ve babanın kardeşleri olabilir. Ya da çocukluğunda kendilerine bakan sütanne ya da dede, nine, aile dostu da olabilir.


TAKILARIN İADESİ DAVASINDA ALTINLAR VEYA PARALARIN DEĞERİ NASIL ÖLÇÜLÜR?


Ziynet eşyalarının ispatı genel olarak tanık delilleri, fotoğraf video vb. kayıtlar, bilirkişi raporları ile sağlanmaktadır. İade davasını açan kişi, davasını dayandırdığı iddiaları ispat etmeli veya davalı davacının iddialarını çürütememelidir. Bu noktada bilirkişi raporu önemli bir delil sayılır. Kadının ziynet eşyalarının, düğünde takılan ziynet eşyalarının ispatı, varlığı, miktarı, türünü tespit etme ya da bunların ödenmesi için değerinin tespiti amacıyla mahkeme bilirkişi görevlendirir. Bilirkişi raporu hazırlanırken düğünde çekilen CD ve resimlerle birlikte tarafların savunma ve talepleri dikkate alınır. Bununla birlikte dosyada mevcut CD ve fotoğraflara göre hangi takının davacı üzerinde bulunduğu ya da bulunmadığı, rapor içeriğinde tek tek takılan takının türünden gramajına kadar ne olduğu belirtilmelidir. Bu şekilde hazırlanmayan bilirkişi raporu hukuka uygun olmazsa, davayı açan taraflar rapora itiraz edebilir. Çünkü düğünde çekilen CD önemli bir kanıt niteliğindedir ve bilirkişi raporunu hazırlayan uzman bunu dikkate almalıdır. Evlilik her ne kadar mutlu bir süreç olsa da istenmeyen bazı sorunlar bu mutluluğu bölebilir. Oysa bu sorunlara en baştan evlilik sözleşmesi gibi bir çözüm bulunursa tarafların evlilik içindeki mutluluğu devam eder. Sonuç olarak ziynet eşyalarını alamadığı iddiasını ispatla yükümlü kadın ile bu iddianın doğru olmadığını savunan kocanın böyle hassas bir konuda profesyonel yardım alması oldukça önemlidir. Uzman bir avukat ile çalışmak tüm dava sürecine ve davanın takibine birçok anlamda faydalı olacaktır. Konuya ve usul hukukuna hakim, alanında tecrübeli bir avukat, müvekkili için doğru olan adımı atacak ve davanın en kısa sürede sonuçlanmasını sağlayacaktır.