İstanbul sözleşmesi süreci

2002 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AHİM) yapılan Nahide Opuz başvurusu İstanbul Sözleşmesine temel teşkil etmektedir. Yapılan başvuru neticesinde AHİM, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 2. Maddesine (yaşam hakkı) 3. Maddesine (işkence yasağı) ve 14. Maddesine (ayrımcılık yasağına) aykırı davranıldığından bahisle Türkiye aleyhine ihlal kararı vermiştir. AİHM Opuz kararında şu yaklaşımı net olarak ortaya koymuştur; Bir kadın, toplumsal cinsiyet temelli olarak, yani sadece kadın olduğu için öldürülmüştür.  11 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul’da imzaya açılan kısa adıyla İstanbul Sözleşmesi, 11 Mayıs 2011 tarihinde Türkiye tarafından imzalanmış, 14 Mart 2012 tarihinde onaylanmış ve 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Özel olarak kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddet ve ev içi şiddeti hedef alan ilk Avrupa sözleşmesi olma niteliğini taşıyan Sözleşme, bugüne kadar Türkiye dahil Avrupa Konseyi üyesi 20 ülke tarafından onaylanmıştır. İstanbul Sözleşmesi’nin en önemli özelliği, biyolojik veya hukuki, ailevi bağ olup olmadığına bakılmaksızın kadınlara yönelik her türlü şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadeleye ilişkin standartlar öngören ve Avrupa ülkelerini hukuki olarak bağlayan ilk belge olmasıdır. Kadınlar ve erkekler arasında hukuki ve fiili eşitliğin gerçekleştirilmesinin kadına yönelik şiddeti önlemede anahtar bir unsur olduğunu benimseyen Sözleşme, kadınlara yönelik ayrımcılığı da yasaklamaktadır.

20.03.2021 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 19.03.2021 tarihli Cumhurbaşkanlığı Kararnamesine göre; Türkiye Cumhuriyeti adına 11.5.2011 tarihinde imzalanan ve 10.2.2012 tarihli ve 2012/2816 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile onaylanan “ Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi(İstanbul Sözleşmesi)” Türkiye Cumhuriyeti bakımından feshedilmiştir. Anayasanın 90. Maddesine göre usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası Antlaşmalar kanun hükmündedir. Yine Anayasa’nın 104. Maddesi temel haklar, kişi hakları ve ödevleriyle dördüncü bölümde yer alan siyasi haklar ve ödevler Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenemez hükmü de dikkate alındığında, bu çekilme kararı yok hükmündedir. Kaldı ki, bizzat sözleşmede kararlaştırılan çekilme prosedürüne de uyulmadığı ve Avrupa Konseyi Genel Sekreterliğine başvurulmadığı için sözleşme yürürlüktedir.