“Özel hayat” kavramı TDK tarafından “kişilerin kendine özgü yaşayışı, yaşama tarzı, kendisini ilgilendiren tutum ve davranışı” olarak tanımlanmıştır. Türk Anayasa’sının 20. maddesinde “Herkes özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz” denilerek kişinin özel hayatı anayasal koruma altına alınmıştır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8.maddesi özel yaşamı, aile hayatını, konutu ve haberleşme özgürlüğünü korumaktadır. Birbiri ile bağlantılı söz konusu dört hak bir madde içerisinde koruma altına alınmıştır. Bunun sebebi ise dört hakkın da aslında “özel hayat” ile iç içe olmasıdır. Yani bu maddeden anlaşılacağı üzere aile hayatı ve ailenin bulunduğu konutu kapsayan sınırlar ile bireyin haberleşmeye ilişkin yapmış olduğu tüm faaliyetler özel hayatın gizliliği kapsamında korunmaktadır.
Daha geniş kapsamda bakıldığında özel hayat sınırı kişisel faaliyetlerin toplumun diğer bireyleri tarafından bilinmesinin istenmediği noktada başlar. Özel hayat kişinin sadece gözlerden uzakta, başkalarıyla paylaşmadığı, kapalı kapılar ardında, dört duvar arasındaki yaşantısından ibaret değil, herkesin bilmediği veya bilmemesi gereken, istenildiğinde başka kişilere açıklanabilen, tamamen kişiye özel hayat olayları ve bilgilerin tamamını içerir. Bu nedenle, kamuya açık alanda bulunulması, bu alandaki her görüntü veya sesin dinlenilmesine, izlenilmesine, kaydedilmesine, sürekli ve izinsiz olarak elde bulundurulmasına rıza gösterildiği anlamına gelmez.
Özel hayatın gizliliğinin ihlal edilmesi bir suçtur. Bu suç Türk Ceza Kanunu’nun 134. Maddesinde düzenlenmiştir. Bu kanunla kişilerin gizli yaşam alanına rızaları dışında girilmesini veya başka suretle başkaları tarafından görülmesi mümkün olmayan bir özel yaşam olayının saptanması ve kaydedilmesini cezalandırılmak amaçlanmaktadır. Kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlal eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Gizliliğin kamera veya başka bir araç kullanarak görüntü veya seslerin kayıt cihazı ya da telefon ile kayda alınması suretiyle ihlal edilmesi halinde mahkeme cezayı arttırır.
Türk Ceza Kanunu bu ihlalin görüntü ve kayıtların hukuka aykırı olarak ifşa edilmesi durumunda suçu işleyen kimseyi iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırır. İfşa etmekten kasıt verilerin herkes tarafından görülecek şekilde yayınlanması demektir. Kişinin özel hayatına ilişkin görüntü veya seslerin hukuka aykırı olarak ifşa edilmesi, ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. Özel hayatın ifşası suçu; elde edilmiş olan ses veya görüntü kayıtlarının ifşasıyla, yayılmasıyla, yani yetkisiz üçüncü kişiler tarafından öğrenilmesinin sağlanmasıyla oluşur. Cezanın arttırılması için bu ifşa hukuka aykırı olmalıdır.
KİŞİNİN RIZASI OLMADAN FOTOĞRAFININ ÇEKİLMESİ ÖZEL HAYAT GİZLİLİĞİNİN İHLALİDİR
Özel hayata ilişkin ses veya görüntü kayıtlarının, savcılığa veya mahkemeye verilmesi, duruşmada görüntülerin izlenmesi veya seslerin dinlenmesi halleri suç sayılmaz.
İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde bile iki yıldan beş yıla hapis ceza verilecektir. Bir parkta bir kişinin gizlice kaydedilmiş sesini dinleten kişinin bu fiili, sesi kimse duymasa bile cezanın arttırılmasını gerektirir. Görüntü ve seslerin ifşası, ifşayı sağlamaya elverişli araç ve gereçlerle (sosyal medya, telefon mesajları vs.) yapılırsa özel hayatın gizliliğinin ihlal suçunun nitelikli yani ağır cezayı gerektiren şekli meydana gelir. Ancak özel yaşamın ihlali suçunda; eğer kişi bu duruma "rıza" gösterirse, kendisi özel yaşamının öğrenilmesine ya da özel yaşamına karışılmasına onay verirse bu durum hukuka uygunluk yaratacağından ceza verilmeyecektir.
Bireyin kendisinin izni olmadan fotoğrafının çekilmesi özel hayat gizliliğinin ihlaline bir örnektir. Böyle bir durumda kişinin izni alınmamışsa, kişi kendisinin bulunduğu yerdeki en yakın Cumhuriyet Başsavcılığına giderek bir dilekçe ile suç duyurusunda bulunabilir. Sonrasında ise savcılık makamı dilekçeyi değerlendirerek yeterli delillerin bulunması halinde kamu davası açtığında yargılamaya başlanacaktır. Delillerin yeterli bulunması halinde yargılamayı yapan mahkeme kanaatini oluşturarak faile cezayı verecektir.