“Siber zorbalık, telefon, internet, sosyal medya ve benzeri bilgi ve iletişim teknolojileri aracılığıyla kişilere karşı gerçekleştirilen, yazılı, görsel, sözel veya psikolojik nitelikteki saldırgan ve insan onuruna zarar verici davranışlar. Yani elektronik ortamda bir birey veya bir grubun başka bireylere yönelik kasıtlı biçimde gerçekleştirdiği aşağılama, iftira, dedikodu, taciz, tehdit, utandırma, dışlama ve insan onuruna aykırı rahatsızlık verici her türlü eylem siber zorbalık sayılır.
İlk olarak ABD ve Kanada’da 2000’li yılların başlarında ortaya çıkan siber zorbalık kavramı, son yıllarda sosyal medya uygulamaları Facebook, Instagram, Twitter gibi platformların gelişimiyle tüm dünyada yaygınlaştı. 2005 yılı sonrası Batılı ülkelerde siber zorbalık üzerine yapılan çalışmalar artınca, insanoğlunun modern savaşının verileri de ortaya konmaya başladı. Siber zorbalık aslında insanların interneti kötü amaçlar için kullanmaya başlamasıyla ortaya çıktı. Yüz yüze gelmeyen kişiler birbirlerine fotoğraf, video veya paylaşımlarla saldırıyorç Sosyal medyada bireyler kendi özgür iradeleriyle özel hayatlarını paylaştığı ancak bu platformlarda güvenlik açığı olduğu için zorbalık daha hızlı ortaya çıkıyor ve kendini iki şekilde gösteriyor:
Birincisi teknik tarafı içeren “elektronik zorbalık”…
Kişilerin şifrelerini ele geçirmek, web sitelerini hacklemek, spam içeren mailler ya da bulaşıcı e-postalar göndermek gibi kötü niyetli bu eylemler hukuken siber suçlar terimine giriyor. Burada amaç sistemi kullanılamaz yapıp büyük kurumların ya da devlete ait yazılımların ve sitelerin işe yarayamaz hale getirilmesi oluyor.
Diğer bir zorbalık şekli de psikolojik baskıyı içeren “elektronik iletişim zorbalığı”… Bunun diğerinden farkı, zorbalık yapılan kişiye bilerek ve isteyerek zarar vermektir. Yani bilgi ve iletişim teknolojilerini kullanarak kişileri sürekli rahatsız etmek, alay etmek, isim takmak, dedikodu yaymak, internet üzerinden kişiye hakaret veya kişiyi tehdit etmek, şantaj uygulamak, kişinin rızası dışında fotoğraflarını yayınlamak veya özel hayatını ifşa etmek gibi insan onuruna saldırı davranışlarını içerir.
Gelişen teknolojiyle birlikte sanal dünyadaki zorbalar güçlerini güçsüz bireyler üzerinde kullanarak, zaman ve yer tanımaksızın onlara en hassas noktalarından saldırıyorlar. Yapılan araştırmalar siber zorbalık yapan kişilerin sadece eğlenmek, sıkıntılarını gidermek için bu davranışı sergilediğini gösteriyor. Bireylerin birçoğunun bu davranışı komik bularak ilgi çekmek amacıyla yaptığı dahi gözleniyor. Bu tür zorbalığın yetişkinler tarafından yapıldığı, en büyük mağdurlarının ise 18 yaşına kadar olan çocuklar olduğu izleniyor.
Türkiye’de elektronik iletişim zorbalığının en büyük mağdurlarından biri de ne yazık ki “dezavantajlı kişiler”… Toplum içinde farklı olana karşı farklılığı sebebiyle ayrımcılık ve hakarete girecek boyutta zorbalık yapıldığı görülüyor.
Siber zorbalığın en büyük mağdurları çocuklar
İstatistikler siber zorbalığın en büyük mağdurlarının çocuklar (0-18) olduğunu gösteriyor. Teknolojinin gelişmesinin getirdiği risklerde en savunmasız grup çocuklar… Bu riskler hızla yaygınlaşan bir biçimde okulun sınırlarını aşıyor ve çocukların-gençlerin odalarına kadar giriyor. Bazı suçlar teknolojiyi kullanarak çocuklara zarar vermek yoluyla işleniyor ki bunun diğer bir adına, karşılaştırmalı hukukta “siber taciz” deniyor. Çocuklar ve gençlerin yaşadığı siber zorbalık, akranlardan gelen e-postalar, Facebook, Whatsapp gibi sosyal sohbet ortamları üzerinden veya doğrudan cep telefonlarına gelen sözlü veya yazılı mesajlarla rahatsız edilmesi, küçük düşürülmesi veya aşağılanması şeklinde de ortaya çıkıyor.
“Siber taciz çocuklarda özgüven eksikliğine sebep oluyor”
Siber taciz internet aracılığıyla sahte hesaplar üzerinden çocuklara ulaşarak psikolojik veya cinsel anlamda zarar vermek fiilidir ve yapılan diğer zorbalıklardan daha tehlikeli olup, TCK’da işlenen suçlara tabidir. Örneğin pedofili olan bireyler sosyal medya üzerinden sahte hesap açarak çocukla iletişime geçer, güvenini kazanır, duygusal arkadaşlık kurarak çocuğu etkilemeye ve ona istediklerini yaptırmaya çalışır. Bu istekler cinsel boyutlara ulaştığında “siber zorbalık/siber taciz”e girer ve Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenmediği için “reşit olmayanla cinsel ilişki” veya “cinsel istismar” suçlarını oluşturur.
Siber taciz özellikle çocuklarda özgüven eksikliğine sebebiyet verir. Çocuklar arasında siber zorbalığın bu kadar kolay olmasının nedenlerinden bazıları olarak, internetin düşük maliyeti, kolay erişimi, sosyal mecralarda kimliği gizleme kolaylığı, çocuklarda görülebilen ruh sağlığı sorunları, az gelişmiş sosyal beceriler, düşük benlik saygısı, sosyal kaygı, agresiflik, uygun olmayan davranışların model alınması, yetersiz ebeveyn-çocuk etkileşimi, internet kullanımında yetersiz algı gibi faktörler olarak gösterilebilir. Özellikle aile içinde görülen sevgi eksikliği, despot ve baskıcı ilgi, fiziksel veya psikolojik şiddet, çocukların internet ortamına kaçmalarına, onların da başka güçsüz çocuklara zorbalık yapmalarına sebebiyet verir.
“Türkiye’de henüz siber taciz konusunda hukuki düzenleme yok!”
Amerikan ve Avrupa hukukunda siber taciz konusunda düzenlemeler olsa da Türk hukukunda bu alanda henüz bir düzenleme yapılmamıştır. Kanada’nın Manitoba Eyaleti Meclisi’nde 10 Temmuz 2013 tarihinde görüşülerek kabul edilen 214 sayılı Siber Zorbalığı Önleme Yasası’nın 28. maddesine göre siber zorbalık şöyle tanımlanmaktadır: “Elektronik haberleşme cihazları kullanılarak, başta sosyal medya araçları olmak üzere, SMS, anlık mesajlar, forumlarda yapılan yorumlar ve e-posta dahil olmak üzere tekrar eden bir surette saldırganın kasıtlı olarak ya da bir kısım sonuçların doğabileceğini varsaymak suretiyle mağdura zarar verme, korku ve kaygıya sürükleme, sağlığını tehdit etme, ruhsal dengesini bozma, özgüvenini kaybettirme, şan ve şöhretine zarar verme amacıyla bizzat fiili işlemesi ya da bu fiili işleyenlere yardım edip cesaretlendirmesi.”
Oysa internetin veya sosyal medyanın kullanılmasıyla çocuğa karşı yapılan siber taciz, Türk Ceza Kanunu’nda siber taciz yani bir fiil olarak değil de cinsel istismar suçunu oluşturan bir araç olarak kabul edilmektedir. Çocuğa karşı böyle bir zorbalıkta bulunan kişi, cinsel istismar suçundan yargılanacaktır.
Siber tacize uğrayan çocuklarda ebeveynler dikkat ettiği taktirde bir takım değişiklikler görecektir. Yaşanılan olumsuz duygu ve düşünceler; zorbalık yaşayan çocukların kimlik kazanma çabalarını ve sosyalleşme süreçlerini olumsuz etkilemektedir. Öğrencilerin ergenlik döneminde ve gelişmekte olmaları bu olumsuz etkiyi daha da artırır. Bu davranışlara maruz kalan çocukların yaşadığı öfke, intikam, nefret ve aşağılanmadan kaynaklı tiksinme duygusu, hem bireysel gelişimlerini hem de sosyal ilişkilerini olumsuz etkileyebilir. Ailelerin bu konuda önlemler alarak dikkatli olmaları, siber zorbalığa uğrayan çocuklarının haklarını onların da görüşlerini alarak yasal yollarla korumaları gerekmektedir.
“Mağdurların psikolojik destek alması sağlanmalı”
Siber zorbalığın giderek yaygınlaştığı ve önemli bir toplumsal soruna dönüştüğü görülüyor. Bu nedenle de öncelikli olarak bireyleri siber zorbalığa iten nedenlerin daha geniş gruplar üzerinde yapılacak çalışmalarla incelenmesi yerinde olur. Özellikle kurumların, ailelerin ve eğitimcilerin, bilişim suçları ve bu suçlara karşılık gelen idari ve adli cezalar konusunda bilgilendirilmeleri önemlidir. Zorbalık mağdurlarının çeşitli tür ve yoğunlukta psikolojik bozukluklar yaşadıkları görülmektedir. Bu nedenle mağdurların psikolojik destek almalarının sağlanması önemlidir. Sağlanacak sosyal desteğin mağdurların kendilerini daha iyi hissetmelerine katkı sağladığı gözlenmektedir. Ailelerin çocuklarında gördükleri değişimleri dikkatle izleyerek eğitmenleriyle, okullarıyla ve sosyal çevresiyle iş birliği içerisinde olması gerekir.
Türk hukukunda 2007 tarihinde yapılan yasal düzenlemelerin ardından, bilişim sistemlerine karşı işlenen suçlar bilişim suçu olarak kabul edilmektedir. Yapılan yasal düzenlemelere karşılık halen kanunen tanımlı bir “siber zorbalık” suçu bulunmamaktadır. Konuyla ilgili yasaların yetersizliği, sosyal ağ siteleri ve benzeri web sitelerinin bu konudaki hassasiyetlerinin düşük olması ve internetle kişilerin kimliklerini kolaylıkla gizleyip anonim olabilmeleri yüzünden toplumdaki bireyler siber tehlike içerisindedir.
“Siber zorbalığın mutlaka cezasının olduğu ve uygulayıcıların da yaptıklarının suç olduğu bilincinin aşılanması gerekir”
Türk Ceza Kanununda siber zorbalık davranışına uygulanabilecek pek çok hüküm bulunmaktadır: Sanal şiddet uygulayarak bir kimsenin yaşamına son verilmesi halinde kasten insan öldürme, (Madde 81) intihara yönlendirme, (Madde 84) eziyet, (Madde 96) tehdit, (Madde 106) şantaj, (Madde 107) ayrımcılık, (Madde 122) kişilerin huzur ve sükununu bozma, (Madde 123) hakaret veya sövme, (Madde 125) özel yaşamını izleyerek iletişimine müdahale ederek içeriğini alay konusu etmek, haberleşmenin gizliliğini ihlal, (Madde 132) kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması, (Madde 133) özel hayatın gizliliğinin ihlali, (Madde 134) kişisel verilerin kaydedilmesi, (Madde 135) kişisel verilerin kaydedilmesi, kişisel verileri yok etmemek (Madde 138) gibi.
Siber zorbalık davranışının ne olduğuna dair gençlerin, hatta orta öğretimden itibaren bireylerin bilinçlendirilmesi gerekir. Bu durumda ailelere, ilköğretim ve lise öğretmenlerine çok büyük görevler düşmektedir. Siber zorbalığın mutlaka cezasının olduğu ve uygulayıcıların da yaptıklarının suç olduğu bilincinin aşılanması gerekir. Bu açıdan siber zorbalık filli, maddi anlamda hangi suçu veya suçların unsurlarını meydana getiriyorsa hukuki değerlendirme buna göre yapılmalıdır.
Uygulamacılar açısından teknik olarak yapılacak bu saptamada mağdurun ve şüphelinin hakları göz önünde bulundurulmak suretiyle sağlıklı bir ceza muhakemesi süreci yürütülmelidir. Bu sürece söz konusu zorbalığın yapıldığına dair ispatla savcılık makamına başvurularak girilir. Şikayet sürecinde savcılık gerekli delilleri toplar ve mahkemeye iddianameyi sunar. İddianamenin kabulünden sonra zorbalığa ilişkin yapılan suçun yargılaması başlar.
Siber zorbalık günümüz koşulları içinde kaçınılmaz görünse de ceza hukuku dışında özel hukuk bakımından da bu tehdide maruz kalmadan önce ve sonrasında çeşitli hukuki müesseseler gündeme gelebilir. Anayasa'nın 20. Maddesine göre herkes, özel ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Medenî Kanun ise kişilik haklarının korunmasını düzenlemiş ve bu hakları koruma altına almıştır. Kanun kişilik hakları ihlal edilen kimseye kişilik hakları ihlalinin önlenmesini, sürmekte olan saldırıya son verilmesini, sona ermiş olsa bile etkileri devam eden saldırının hukuka aykırılığının tespitinin istenmesine izin verir. Dolayısıyla bir hukuka uygunluk nedeni bulunmadığı müddetçe yapılan her türlü kişisel veri kullanımı veya paylaşımı hukuka aykırıdır. Siber zorbalık fiili neticesinde kişilik hakları ihlale uğrayan taraf bakımından bu ihlal maddi veya manevi zarara yol açtığı takdirde, uygun bir tazminat talebi hakkı doğar.
Ailedeki sevgi eksikliği çocuğu zorbalığa itebiliyor
Ailelerin çocuklarına daha çok zaman ayırması, siber zorbalığa karşı dikkatli, özenli olması, çocukların sosyal medya ve internet ağını kullanması sürecinde onlara sağlıklı güvenli bir ortam sağlamaları gerekir. Belli zaman dilimleri içerisinde çocuklarının arkadaş çevresini tanıması, çocuklarının siber zorbalığa mağdur veya zorba olarak katılmasını önlemede faydalı olacaktır. Çünkü ne kadar kapalı ve sevgisiz bir ortamda büyürse çocuk, arayışlarını dışarıda sürdürür, ailesine gösteremediği sevgi, dışarıda öfkeye ve zorbalığa dönüşür.
Çocuğu siber zorbalığa karışan ailenin öncelikle çocuğunu dikkatle dinlemesi, ona nasıl yardım edebileceğini düşünmesi, okulda öğretmenleri ile iş birliği yapması ve olanak varsa okul dışı uzmanlardan, özellikle psikologlardan destek alarak çözüm üretmesi gerekir. Siber zorbalığın nerede meydana geldiğini, nasıl oluştuğunu öğrenmek ve özellikle bu noktada çocukların ve ailelerin siber zorbalık konusunda verilecek eğitimlere katılması fayda sağlayacaktır. Başka ebeveynlerle ve öğretmenlerle konuşarak ortak çözüm yolları belirlemeye çalışmak yararlı olabilir.
Siber zorbalıkla mücadelede özellikle eğitimcilere, ailelere, gençlere, STK’lara, özel sektöre, ilgili kamu kurum ve kuruluşlarına çok önemli görev ve sorumluluklar düşüyor. Kamu sektöründe Bilgi Teknolojileri ve İletişimi Kurumu gibi alanında uzman bir kurumun diğer kurumlara öncülük ederek iş birliği yapmaları gerekiyor. Sosyal devlet anlayışından yola çıkarak devletin kendi ülkesindeki bireyleri koruma yükümlülüğü vardır ve bunu da kurduğu kuruluşlarla yapar. Desteklenen fonlar aracılığıyla farkındalık çalışmaları yapılarak okullara eğitim verilmeli, öğretmenler bilinçlendirilmelidir. Buna ilişkin aslında en önemli eksik bu konuda bir mevzuatın, gerekli yasal düzenlemelerin olmamasıdır. Özellikle üst kamu otoritelerle paydaş olunarak siber zorbalık kavramının kanunlara girmesi gerekmektedir. Özel sektörde ise firmaların hep birlikte iş birliği içerisinde olup internet ve yazılım firmalarının birlikte dayanışma sağlaması, topluma bilinci kazandırmaları gerekir.
Eğitim şart
Bilgi Teknolojileri ve İletişimi Kurumu takip edildiği üzere, gidilen her okulda ve yapılan her faaliyette siber zorbalıkla mücadele eğitimleri veriyor. Formatör öğretmenlere eğitim veriliyor ve onların eğittiği 100 binin üzerindeki öğretmen, konuyla ilgili eğitimler alıyor. Öğretmen faktörü en az aile faktörü kadar önemli çünkü çocuklar ev ortamından sonra okul ortamında en çok vaktini geçiriyor. Öğretmenlerin siber zorbalık konusunda eğitim almaları bu sebeple önem taşıyor.”